DİĞER
Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
"Son zamanlarda nesnelerdeki gizli şiddetin peşine düşen birçok genç çağdaş sanatçı da var, endüstriyel nesnelerin karanlık tarafları... Toplumsal bilinçdışında travmatik bir an, hem sanatçının hem de metalik aletlere bakan kişinin aklına musallat oluyor olabilir."
"Sempozyum bir kapanıştı. Gülten Akın zaten diğer birçoğundan çok daha zor geçmiş bu yılın yazarıydı. Varlığı ve yazdıklarıyla onun bu yıla denk düşmesi sanki sadece tesadüf değildi. Tüm bir yıl boyunca Nilüfer ve çevresinde toplumun farklı katmanlarından insanlar onu okumuş, okuyanlardan, tanıyanlardan dinlemişti. Binin üstünde çocuk 23 etkinlikte, fabrika işçileri, mahkumlar, anma yılının teması olan 'yaratıcılığın izinde' koşmuşlardı..."
“'Kestim Kara Saçlarımı' şiiri ve aynı addaki kitap 1960’ta yayımlanmıştı. Ben bu şiiri ‘60’ların ikinci yarısında, Mülkiye öğrenciliğim sırasında okudum. Zihnime sonsuzca kazınmış şiirlerden biridir. Gülten Akın’ın adı o yılların şiir artalanında esen, bazen büyülü bazen uzak rüzgârlardan biriydi. Uzaklığın olası nedenlerinden biri, 20. yüzyılın ilk üç çeyreğinde ‘kadın şair’ kavramının ve imgesinin hâlâ ufuk dışı kalması olabilir."
"1960’lardan itibaren bu topraklarda, hikâyenin ya da filmin sonunda anne ve babasını kurtaran büyümüş de küçülmüş çocuklar, eziyet edilen beslemeler, bir yetişkinin tevekkülüyle konuşan boynu bükükler ve toplumdan şefkat talep eden bahtsız delikanlılar acıların çocuğu kategorisi içine girerek aslında bize bir şeyler söylüyorlardı. Emrah’ın reklamıyla en sonunda bir şeyi anlamış oluyorduk. Kendimize anlattığımız hikâyede doğru olmayan bir şeyler vardı."
Yine Düşünce Özgürlüğü Yine Türkiye: 1995'te yayımlanan kitaba bakıldığında o zamanlar çok daha umutlu bir havanın estiği görülebiliyor. Çeyrek yüzyıl sonra bu derlemedeki eleştiriler keşke güncelliklerini kaybetmiş olsalardı...
"Gülten Akın, Bloom’un kastettiği o büyük harfli 'ben'e daima sadık kaldı. Ama bir farkla; ağıtlar, türküler, destanlar söyleyen o eski o yitik kadının epik dilinden uzak durmadı hiç; bu zor mu zor paradoksu da üstlendi. “Kadın olanın türküsü”nü yeniden canlandırdı, ağıtları yeniden yaktı, aşkla yeniden çarpıldı, yeni yapılar deneyimledi, yeniden havalandırdı o kadının kadim çağda kırılmış kanatlarını. O nedenle, modern Türkçe şiirde yeni bir kurucudur Gülten Akın demekten çekinmeyeceğim."
Bu albümleri seveceğinizin tabii ki bir garantisi yok. Çünkü malumunuz, zevkler ve renkler… Hem ayrıca bir albüm burada yer almıyordur ama o da her emek sarf edilen eser gibi anılmayı hak ediyordur, birinin kulağına çalınıyordur vs.
Ve Sonra Dans Ettik, yer yer bu hikâyeyi daha önce de görmüştük hissi yaratsa da, işaret ettiği konuya dikkat kesilmemizi sonuna kadar başarıyor...
Fatma Aydemir'in Almanya'da geçtiğimiz yıl yayımlanan ilk romanı Ellbogen, Franz Hessel Edebiyat Ödülü'ne layık bulundu. Aydemir ile, kimlik meseleleri ekseninde, Almanya'da ses getiren romanını konuştuk...
Ekim öyle geçti, Kasım böyle başladı… Biz yine kitapla, edebiyatla ama vicdan, barış ve adalet arayışımızdan da vazgeçmeden durup bakacak, yazacak, okuyacağız. Yılmadan. Bin inatla...
Gülten Akın, kim olduklarını hepimizin bildiği “onların dilini giyinmeyen” hakikatlı bir şairdir, ‘hakikat’ın şairidir...
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.